Arıcılar birbirinin kokusunu uzaktan alabiliyor demekki, Mahmudiye li arıcı arkadaşımız Hasan KANSIZ da, sağolsun, gelerek arı hakkında yapılan sohbetimize dahil oldu.
29 Ağustos 2009 Cumartesi
TRAKYA USULU SEPET KOVAN
Arıcılar birbirinin kokusunu uzaktan alabiliyor demekki, Mahmudiye li arıcı arkadaşımız Hasan KANSIZ da, sağolsun, gelerek arı hakkında yapılan sohbetimize dahil oldu.
27 Ağustos 2009 Perşembe
KAYNAK:İNTERNET
Türkiye'de bal arısının gen kaynakları tehlikede
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Güler, ''Rast gele ana arı, koloni ve oğul arı satışı, gezginci arıcılık sonucu Türkiye'deki bal arısı ırkları melezleşmiş, saflıklarını kaybetmiş durumdadır'' dedi. Güler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anadolu'nun bal arısı genetik zenginliği açısından dünyadaki en önemli gen merkezlerinden biri olduğuna işaret etti. Türkiye'deki ekolojik ve coğrafi farklılıkların, değişik arı ırklarının oluşumuna imkan verdiğini ve Anadolu'nun bu genetik çeşitliliğinin önemli bir doğal zenginlik olduğunu vurgulayan Güler, ancak Türkiye'nin bu zenginliğe sahip çıkamadığını söyledi. -''GENETİK ÇEŞİTLİLİK ÇOK ÖNEMLİ BİR AVANTAJDIR''- Bal arısının Amerika kıtasına getirilişinin 200–250 yıllık bir geçmişi olmasına ve bu kıtaya dışarıdan arı ırkı ithal edilmesine karşılık Türkiye'de 5–6 arı ırkı bulunduğunu, Türkiye'nin bal arısı koloni sayısı açısından da 4-4.5 milyon koloni ile Çin'den sonra dünyada ikinci sırada yer aldığına işaret eden Güler, yabancı bilim insanlarının ''Anadolu'yu dünyanın gelecekteki tarımsal arıcılık merkezi'' olarak gördüklerine dikkati çekti. ''Maalesef biz bunu şu anda kavramış değiliz'' diyen Güler, Türkiye'nin sahip olduğu arı ırklarını ise koruyamadığını vurgulayarak şunları söyledi: ''Genetik çeşitlilik arı için çok önemli bir avantajdır. Genetik çeşitlilik yok edildiğinde arıların yaşama şansları ortadan kalkar. Bu durum arıların kendilerine özgü cinsiyet oluşumlarından kaynaklanmaktadır. Amerika, Çin ve diğer birçok ülkede arı genetik çeşitliliği çok azdır. Bu nedenle dünyanın her bölgesinde Anadolu'daki genetik zenginlik yoktur. Ancak coğrafyanın, ekolojinin iklim faktörlerinin uygun olduğu yerlerde arı bu genetik çeşitliliği gösterebiliyor. Anadolu dünyanın en zengin gen merkezlerinden biridir. Ama ne yazık ki biz bunu koruyamamışız. Rast gele ana arı, koloni ve oğul arı satışı, gezginci arıcılık sonucu gen kaynakları, yani arı ırkları kirlenmiş (melezleşmiş) ve saflıklarını kaybetmiş durumdadır. Eğer bir bölgedeki genetik materyal bozulursa, kirlenirse ya da melezlenirse o bölgede o genetik materyali bir daha oluşturabilmek için on binlerce yılın geçmesi gerek.'' Her arı ırkının kendine has özellikleri olduğunu, bulundukları bölgeye çok iyi uyum sağlamış olduklarını anlatan Güler, başka bölgeden getirilen ırkların ise yeni bölgedeki arı ırklarının melezleşmesine yol açmalarının yanı sıra, yeni ekolojik yapıya uyum sağlayamadıklarında arıların ölmesi sonucu maddi kayıpların oluştuğunu belirtti. -KAFKAS IRKI GİBİ DİĞER IRKLAR DA KORUNMALI- Türkiye'nin en önemli arı ırklarından Kafkas ırkının arıcılar tarafından en çok rağbet edilen ırk olduğunu söyleyen Güler, bal veriminin yüksek olması ve sakin bir arı olduğu için tercih edildiğini kaydetti. Orijinal Kafkas ırkının korunması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından son 30 yıldır Kafkas arısının yetiştirildiği başta Ardahan ve Artvin yöresine göçer arı girişi ve dışardan arı girişinin yasak olduğunu ifade eden Güler, ''Diğer ırkların da belirli bölgelerde korunması için bu kararın yaygınlaştırılmasını istiyoruz'' dedi. Güler, yurt dışından da farklı ırklardan denetimsiz ana arı girişi olduğunu ve bunun denetim altına alınmasının gerekli olduğu vurguladı. Gen kaynaklarının korunması için ilgili kurumlardan gerekli önlemleri almalarını isteyen Güler, şunları kaydetti: ''Türkiye'de en fazla Kafkas ırkı ana arı Türkiye Kalkındırma Vakfı (TKV) tarafından Ankara Kazan'da ve yine bu ırktan en fazla ana arı TEMA Vakfı desteğinde Artvin, Borçka, Camili'de yetiştiriliyor. Bir arıyı bir bölgeye getirirken sadece verimli olması değil o bölgeye adapte olup olmadığı önce belirlenmelidir. Onun için Türkiye'de özellikle yetkili kurumlar bu rastgele ırk benimsemesini veya ırkların getirilmesini, arıcılar tarafından tercih edilmelerini kontrol altına almalı, bir sistem içinde bunun yapılmasına izin vermeli ve bu konuda öncelikle arıcılar bilinçlendirilmelidir. Biz dışarıdan en verimli arı ırklarını getirebilir ve bir süreliğine para kazanabiliriz, ancak bu çok değerli olan arı ırklarımızı yok ettiğimizde bir daha ne kadar çaba harcarsak harcayalım bunları yerine koymamız mümkün olmayacaktır.'' Güler, her zaman para kazanılabileceğini ama yok edilen gen kaynaklarının yeniden oluşturulamayacağının altını çizerek, herkesin bu sorumlulukla hareket etmesi ve doğal bir zenginlik olan bu gen kaynaklarının korunmasını istedi.
Bal arıları neden ölüyor?
Amerikalı uzmanlar dünyanın dört bir yanında bal arılarının ölümüne yol açan esrarengiz hastalığa dair önemli bir ipucu yakaladıklarını söylüyorlar.Normal koşullarda sağlıklı arılar, genetik olarak kendilerini diğer hastalıklardan ve tarım zararlılarına karşı kullanılan kimyasal ilaçların yani pestisidlerin etkisinden korumak üzere hayati bir protein üretiyor.Uzmanlara göre hastalığa yol açan işte arıların, ribosom adlı bu proteini üretmesini engelleyen bir virüs olabilir.Uzman ekip, sağlıklı arılar ile, Türkçeye, "koloni göçerten" diye çevrilebilecek CDD (colony collapse disorder) hastalığının yayıldığı kovanlardaki arıların hangi genetik özellikleri kullanıp, hangilerini kullanmadığını incelemiş.2006 yılından bu yana ABD'deki balarısı nüfusu üzerinde yıkıcı bir etki yaratan CDD'nin dünyanın başka bölgelerindeki kayıpların da sebebi olduğu düşünülüyor.Amerikalı bilim insanları National Academy of Science adlı dergide yayımlanan makalelerinde, arıların midelerindeki hücreleri DNA yapısı bakımından birbiriyle karşılaştırabilmek için moleküler biyolojide kullanılan bir yöntem olan Microarray Teknolojisi'nden yararlandıklarını söylüyorlar.Illinois Üniversitesi'ne bağlı olarak çalışan ekibin başkanı May Berenbaum BBC'ye bu araştırmayı 2006 yılında yayımlanan arıların genom haritasıyla ilgili bir başka çalışmanın mümkün kıldığını söyledi.Berenbaum, "Bu bilgi sayesinde, hasta ve sağlıklı arıların genlerini karşılaştırdık. Tabi arılarda tam 10bin ayrı gen var. Onun için her bir arıda bir çok farklı gen olabiliyor. Fakat, hastalıkla alakaları bakımından bunların çoğunu elemeyi başardık" diyor.CDD ya da koloni göçerten hastalığı ile ilgili daha önceki çalışmalarda pestisid zehirlenmesi ve bazı hastalık yayıcı asalak bitlerin etkisi üzerinde durulmuştu.Fakat Illinois Üniversite ekibinin arıların genleri üzerinde yaptığı karşılaştırmalı inceleme bunun somut kanıtlarını sunuyor ve hastalanan arılarda bir virüs nedeniyle pestiside karşı korunmayı sağlayan genlerin kullanılamadığını ortaya koyuyor.Balarılarının Amerikan ekonomisine tek katkısı bal değil. Aynı zamanda polenlerin yayılmasında ana taşıyıcı rolüyle tarımda büyük önem taşıyorlar.İlk kez 2006 yılında saptanan CDD hastalığı ülkedeki arı nüfusunun üçte birinin telef olmasına yol açtı.Avrupa'dan da benzer kayıp haberlerinin gelmesiyle hastalığın küresel bir boyut kazandığı kaygıları arttı.hastalığın, kovandan kovana küçük bir parazit bit tarafından yayılıyor olabileceğini de söylüyorlar.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Güler, ''Rast gele ana arı, koloni ve oğul arı satışı, gezginci arıcılık sonucu Türkiye'deki bal arısı ırkları melezleşmiş, saflıklarını kaybetmiş durumdadır'' dedi. Güler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anadolu'nun bal arısı genetik zenginliği açısından dünyadaki en önemli gen merkezlerinden biri olduğuna işaret etti. Türkiye'deki ekolojik ve coğrafi farklılıkların, değişik arı ırklarının oluşumuna imkan verdiğini ve Anadolu'nun bu genetik çeşitliliğinin önemli bir doğal zenginlik olduğunu vurgulayan Güler, ancak Türkiye'nin bu zenginliğe sahip çıkamadığını söyledi. -''GENETİK ÇEŞİTLİLİK ÇOK ÖNEMLİ BİR AVANTAJDIR''- Bal arısının Amerika kıtasına getirilişinin 200–250 yıllık bir geçmişi olmasına ve bu kıtaya dışarıdan arı ırkı ithal edilmesine karşılık Türkiye'de 5–6 arı ırkı bulunduğunu, Türkiye'nin bal arısı koloni sayısı açısından da 4-4.5 milyon koloni ile Çin'den sonra dünyada ikinci sırada yer aldığına işaret eden Güler, yabancı bilim insanlarının ''Anadolu'yu dünyanın gelecekteki tarımsal arıcılık merkezi'' olarak gördüklerine dikkati çekti. ''Maalesef biz bunu şu anda kavramış değiliz'' diyen Güler, Türkiye'nin sahip olduğu arı ırklarını ise koruyamadığını vurgulayarak şunları söyledi: ''Genetik çeşitlilik arı için çok önemli bir avantajdır. Genetik çeşitlilik yok edildiğinde arıların yaşama şansları ortadan kalkar. Bu durum arıların kendilerine özgü cinsiyet oluşumlarından kaynaklanmaktadır. Amerika, Çin ve diğer birçok ülkede arı genetik çeşitliliği çok azdır. Bu nedenle dünyanın her bölgesinde Anadolu'daki genetik zenginlik yoktur. Ancak coğrafyanın, ekolojinin iklim faktörlerinin uygun olduğu yerlerde arı bu genetik çeşitliliği gösterebiliyor. Anadolu dünyanın en zengin gen merkezlerinden biridir. Ama ne yazık ki biz bunu koruyamamışız. Rast gele ana arı, koloni ve oğul arı satışı, gezginci arıcılık sonucu gen kaynakları, yani arı ırkları kirlenmiş (melezleşmiş) ve saflıklarını kaybetmiş durumdadır. Eğer bir bölgedeki genetik materyal bozulursa, kirlenirse ya da melezlenirse o bölgede o genetik materyali bir daha oluşturabilmek için on binlerce yılın geçmesi gerek.'' Her arı ırkının kendine has özellikleri olduğunu, bulundukları bölgeye çok iyi uyum sağlamış olduklarını anlatan Güler, başka bölgeden getirilen ırkların ise yeni bölgedeki arı ırklarının melezleşmesine yol açmalarının yanı sıra, yeni ekolojik yapıya uyum sağlayamadıklarında arıların ölmesi sonucu maddi kayıpların oluştuğunu belirtti. -KAFKAS IRKI GİBİ DİĞER IRKLAR DA KORUNMALI- Türkiye'nin en önemli arı ırklarından Kafkas ırkının arıcılar tarafından en çok rağbet edilen ırk olduğunu söyleyen Güler, bal veriminin yüksek olması ve sakin bir arı olduğu için tercih edildiğini kaydetti. Orijinal Kafkas ırkının korunması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından son 30 yıldır Kafkas arısının yetiştirildiği başta Ardahan ve Artvin yöresine göçer arı girişi ve dışardan arı girişinin yasak olduğunu ifade eden Güler, ''Diğer ırkların da belirli bölgelerde korunması için bu kararın yaygınlaştırılmasını istiyoruz'' dedi. Güler, yurt dışından da farklı ırklardan denetimsiz ana arı girişi olduğunu ve bunun denetim altına alınmasının gerekli olduğu vurguladı. Gen kaynaklarının korunması için ilgili kurumlardan gerekli önlemleri almalarını isteyen Güler, şunları kaydetti: ''Türkiye'de en fazla Kafkas ırkı ana arı Türkiye Kalkındırma Vakfı (TKV) tarafından Ankara Kazan'da ve yine bu ırktan en fazla ana arı TEMA Vakfı desteğinde Artvin, Borçka, Camili'de yetiştiriliyor. Bir arıyı bir bölgeye getirirken sadece verimli olması değil o bölgeye adapte olup olmadığı önce belirlenmelidir. Onun için Türkiye'de özellikle yetkili kurumlar bu rastgele ırk benimsemesini veya ırkların getirilmesini, arıcılar tarafından tercih edilmelerini kontrol altına almalı, bir sistem içinde bunun yapılmasına izin vermeli ve bu konuda öncelikle arıcılar bilinçlendirilmelidir. Biz dışarıdan en verimli arı ırklarını getirebilir ve bir süreliğine para kazanabiliriz, ancak bu çok değerli olan arı ırklarımızı yok ettiğimizde bir daha ne kadar çaba harcarsak harcayalım bunları yerine koymamız mümkün olmayacaktır.'' Güler, her zaman para kazanılabileceğini ama yok edilen gen kaynaklarının yeniden oluşturulamayacağının altını çizerek, herkesin bu sorumlulukla hareket etmesi ve doğal bir zenginlik olan bu gen kaynaklarının korunmasını istedi.
Bal arıları neden ölüyor?
Amerikalı uzmanlar dünyanın dört bir yanında bal arılarının ölümüne yol açan esrarengiz hastalığa dair önemli bir ipucu yakaladıklarını söylüyorlar.Normal koşullarda sağlıklı arılar, genetik olarak kendilerini diğer hastalıklardan ve tarım zararlılarına karşı kullanılan kimyasal ilaçların yani pestisidlerin etkisinden korumak üzere hayati bir protein üretiyor.Uzmanlara göre hastalığa yol açan işte arıların, ribosom adlı bu proteini üretmesini engelleyen bir virüs olabilir.Uzman ekip, sağlıklı arılar ile, Türkçeye, "koloni göçerten" diye çevrilebilecek CDD (colony collapse disorder) hastalığının yayıldığı kovanlardaki arıların hangi genetik özellikleri kullanıp, hangilerini kullanmadığını incelemiş.2006 yılından bu yana ABD'deki balarısı nüfusu üzerinde yıkıcı bir etki yaratan CDD'nin dünyanın başka bölgelerindeki kayıpların da sebebi olduğu düşünülüyor.Amerikalı bilim insanları National Academy of Science adlı dergide yayımlanan makalelerinde, arıların midelerindeki hücreleri DNA yapısı bakımından birbiriyle karşılaştırabilmek için moleküler biyolojide kullanılan bir yöntem olan Microarray Teknolojisi'nden yararlandıklarını söylüyorlar.Illinois Üniversitesi'ne bağlı olarak çalışan ekibin başkanı May Berenbaum BBC'ye bu araştırmayı 2006 yılında yayımlanan arıların genom haritasıyla ilgili bir başka çalışmanın mümkün kıldığını söyledi.Berenbaum, "Bu bilgi sayesinde, hasta ve sağlıklı arıların genlerini karşılaştırdık. Tabi arılarda tam 10bin ayrı gen var. Onun için her bir arıda bir çok farklı gen olabiliyor. Fakat, hastalıkla alakaları bakımından bunların çoğunu elemeyi başardık" diyor.CDD ya da koloni göçerten hastalığı ile ilgili daha önceki çalışmalarda pestisid zehirlenmesi ve bazı hastalık yayıcı asalak bitlerin etkisi üzerinde durulmuştu.Fakat Illinois Üniversite ekibinin arıların genleri üzerinde yaptığı karşılaştırmalı inceleme bunun somut kanıtlarını sunuyor ve hastalanan arılarda bir virüs nedeniyle pestiside karşı korunmayı sağlayan genlerin kullanılamadığını ortaya koyuyor.Balarılarının Amerikan ekonomisine tek katkısı bal değil. Aynı zamanda polenlerin yayılmasında ana taşıyıcı rolüyle tarımda büyük önem taşıyorlar.İlk kez 2006 yılında saptanan CDD hastalığı ülkedeki arı nüfusunun üçte birinin telef olmasına yol açtı.Avrupa'dan da benzer kayıp haberlerinin gelmesiyle hastalığın küresel bir boyut kazandığı kaygıları arttı.hastalığın, kovandan kovana küçük bir parazit bit tarafından yayılıyor olabileceğini de söylüyorlar.
26 Ağustos 2009 Çarşamba
KOVAN VE SARICAARILAR
Kovanımızın taban tahtası tamamen değişecek çünkü yapılacak kovanlar polen kapanlı olacak.
Kapaktan taban tahtasına kadar hiç bir yerde her hengibi çıkıntı girinti olmaması, katlı kovanların yağmur altında, kar altında kalsa bile içeriye yağmur suyunun girmesi tamamen engellenmiş olacak.
Arılğımın çevresinde bulunan nadas tarlalarda bol miktarda bostan otu dediğimiz ottan mevcut. Aynı zamanda dikenler var. Arılarımız bu sıralar bu tarlalara ve polen için de mısır tarlasına çalışıyorlar. Kış hazırlıklarını yapıyorlar.
14 Ağustos 2009 Cuma
KOVANLAR BAHÇEYE TAŞINDI
10 Ağustos 2009 Pazartesi
BU GÜN
Yeni çıkan anaarılarımızdan bir tanesi fotoğrafı yakalamak çok zor oldu. O kadar kareden bir tane net olarak bunu yakalamışım. Yukarıdaki anaarı da tam net değil, ancak o kadar yakalamışım.
Ana kutuları yapılan kontrollerde, varroaya zararlısına karşı ilaçlandı. Ertesi günü gidip arılıkta sayım yapmadım. Zaten varroa da görmedim fakat önlem almakta fayda var. Varroa dan dolayı zarar görmüş arı yok, zaten böyle bir şey görüldüğü zaman iş işten geçmiş oluyor. Önemli olan o duruma gelmeden önlem almak.
Bu yavru yuvasından düşmüş bahçede otların arasında görünce aldım. Avuçiçi kadar hatta daha küçük. Onu aldım tahta sandıktan bir yuva yaptım. Daha sonra baktım ki annesi ve babası olacak ki yavruyu bulduğum otların üstede dolaşıyorlar. Yavrularını arıyorlar. Benden kaçıp iğde ağacına kondular, oraya baktım yuvaları var. Öğle saatlerinde karnı acıkmış olacakki bağırmaya başlayınca, iğde ağacınının dalına bırakarak ailesine teslim ettim. Yerde olsa kediler ekmek arası döner yaparlardı.
9 Ağustos 2009 Pazar
ACI KAVUN
Karakovanın çalışması.
Körüğün temizlenmesi. Körük uzun süreli kullanıldığı zaman kapak kısmı kurum bağlıyor. Bu yüzden körüğün içinde kalan korun üzerine odun parçaları atarak, kapağını da hafif kapattım, odunlar parçaları yanarken kapakta bulunan zivt kısmı da yandı daha sonra yanmış zivt kazıyarak temizledim. İlk günkü gibi tertemiz oluyor.
Etiketler:
acıkavun,
arıcılık,
ezançiçeği,
karakovan,
körük
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)